1. Meme Ağrısı Hakkında Bilgi Verebilir Misiniz ?

Meme ağrısı ; ( tıbbi terminoloji olarak ; mastodini ) kadınların meme hastalıklarını ilgilendiren şikayetler içerisinde doktora en çok başvurma nedenidir. Kadınların yaklaşık %65 'inin meme ağrısı şikayeti ile hayatının bir dönemi doktor başvurduğu bilinen bir istatistiktir. Bu istatistiğin bu kadar yüksek oranda olmasının şüphesiz en önemli nedeni meme kanseri korkusudur. Özellikle bilinmesi gereken önemli bir nokta meme kanserinin çok az bir bölümü ağrı şikayeti ile kendisini göstermekte olup meme ağrılarının büyük bölümünün nedenini iyi huylu meme hastalıkları veya hastalık grubuna almayacağımız nedenler oluşturmaktadır. Özellikle yakın bir süre önce akraba veya arkadaşlarından meme kanseri tanısı almış olan bayanların korkuları çok daha ön plandadır. Evet kadınları için gerçekten önemli bir hastalık grubunu oluşturan meme kanseri açısından bilinçli olma adına yapılması gereken ve takibinin önem taşıdığı nokta ise şüphesiz kitle şikayetidir. Dolayısı ile kadınlarının bu bilinçle yapması gerektiği rutin kontrolleri , sıklık derecesi ve kendi başlarına yapması gerektikleri konusunda ayrıca bilgi vereceğimi de bilmelisiniz.

Meme ağrıları üçe ayrılır.

- Döngüsel ( Adet düzeni ile ilişkili)ağrılar
- Döngüsel olmayan (Adet düzeni ile ilişkisiz)ağrılar
- Meme dokusu dışındaki nedenlere bağlı ağrılar

Döngüsel (Adet düzeni ile ilişkili )ağrılar , meme ağrıları içerisinde en sık görülen grubu oluşturur ve yaklaşık %70'i kadarıdır. Genellikle 20-30 yaşlarındaki genç kadınlarda görülmekle beraber ağrı adet kanaması başlamadan önceki her iki memede görülür. Ağrı kanama ile beraber azalır ve kaybolur. adet öncesi dönemde görülen ortalama 4-5 gün kadar süren ve tamamen normal sayılan gerginlik ağrısından ayırt edilmelidir. Döngüsel ağrılar daha şiddetlidir. Sıklıkla meme üst dış kadrandan koltuk altına kadar yayılım gösterebilen künt ağrılardır. Bu ağrılar menapoz dönemine kadar devam edebilir sonrası kaybolur.

Döngüsel (Adet düzeni ile ilişkisiz ) ağrılar ise genellikle 40 yaş üstü bayanlarda görülmekte olup genellikle tek taraflı yakıcı ağrılardır. Adet düzeni ile ilişkili olanlara göre daha kısa sürer.Hastaların yarısında bir kaç yıl içerisinde kendiliğinden kaybolur. Memenin bir noktasında lokalize olabileceği gibi koltuk ağrına yansıyan ve hastaların genelllikle tarif şekilleri ile "yanma", "çekilme", "sızlama", "zonklama" şeklindedir. Bu tip ağrıların esas sebebi memede bulunan bir kist, fibroadenom, kanal genişlemesi, lipom ya da fibrokistik değişiklikler olabilir.
 
Meme dokusunun dışındaki nedenlere bağlı ağrılar Burada ağrı göğüs duvarındaki kaslardan, kaburga eklemlerinden, kıkırdak dokulardan ve boyundaki sinir köklerinden kaynaklanabilir.

Meme dokusunda belirgin bir hastalık bulunmaksızın ortaya çıkan ağrıların etki mekanizması tam olarak ortaya konmasada ağrıların meme hücrelerinde bulunan reseptörlerin aşırı hassasiyetinin artması olarak oluştuğu düşünülmekte . Bu hassaslaşmayı yapan sebeplerden birisi “metilksantin” denen ve bazı ilaçların içinde ve çay- kahve- çikolata ve kolalı içeceklerde bulunan bir kimyasal maddedir. Ayrıca kahve vücutta ürettiği yüksek adrenalin seviyesi ile de bu reseptörlerin hassaslaşmasını artırmaktadır. Bir de şarapta bulunan “tiramin” denen bir madde bu ağrıların sebebi olabilmektedir. Ağrılarda rolü olan bir diğer konu sigara kullanımı ve strestir.

Meme ağrısını azalmak amacıyla alınması gereken önemler akılda tutulmalıdır. Doktorunuzun önerisi ile kullanılacak ağrı kesici ilaçlar . Sıcak-ıslak kompreslerle ya da havlularla pansuman. Kahve-sigara-şarap tüketimin azaltılması ya da kesilmesi. Stresin azaltılması. Meme yapısına uygun meme hareketlerini sınırlayan sütyen kullanılması .
2. Mememde Elime Gelen Kitle Var Korkmalı Mıyım?
Memede ele bir sertlik hissinin gelmesi oldukça sık bir bulgu olup şüphesiz kadınların korkulu rüyasıdır. Burada bilinçli bir hasta bakış açısıyla şunun bilinmesi gerekir ki öncelikle bu kitle mutlak bir kanser anlamına gelmediği gibi bu kitlelerin büyük çoğunluğunu iyi huylu kitleler oluşturmaktadır. Yine bilinçli hasta profilimizin bu konunun önemi hakkında fikir sahibi olması gerekir. 40 yaşının üstündeki bir kadında ele genel bir sertlik hissi sonrası hastanın en kısa zamanda bir genel cerrahi uzmanına gitmesi gerekmektedir. Kanser genel anlamda bir ileri yaş hastalığı olmakla beraber meme kanseride ileri yaş grubu açısından risk açısından anlam kazanmaktadır. Burada zaman kaybının ve hasta maduriyetinin önüne geçmek ve doğru olanın yapılabilmesi anlamında farkında olunursa genel cerrahi uzmanına gidilmesi gerektiği konusunu vurguladım. Bir diğer önemli nokta ise hastaların şikayetlerini tarif etmeleri sırasında meme ifadesi yerine göğüs ifadesini kullanmalarıdır.Bilinçli hasta anlamında meme ağrısı yerine göğüsümde ağrı ifadesi kulllanılması durumunda hastanın zaman kaybına sebep olacak hatalı yönlendirmeler ve gereksiz tetkiklerin yapılabileceği akılda tutulmalıdır. Göğüs anatomik olarak karın ve boyun bölgesi arasındaki anatomik boşluktur. yaşın önemi ve yapılması gerekleri konusunda devam edilecek olursa 40 yaşının öncesi adet gören genç bayan hastalarda kitlenin adet durumu ile ilişkisinin takibi ve doğru zamanlama açısından adet kanaması bitiminin 4-5 gün sonrası doktora başvurmaları doğru tanı yönünden daha isabetli bir uygulamadır.

Hastalarımızın kendi kendine yaptıkları muayenelerinde ele gelen sertlik hissinin aslında normal meme dokusu olabileceği unutulmamalıdır.Ayrıca ele gelen kitleyle beraber meme kanseri bulguları olabilecek ekstra bulguların olup olmadığı önem taşımaktadır. Ele gelen bir kitlenin kanser olma riski, yaş ile ilişkili olmak üzere, genel anlamda ortalama %10 kadardır ve büyük çoğunluğunu iyi huylu kitleler oluşturmaktadır.

Memede kitleler genel olarak kistik (su keseciği) ve solid (katı) olarak ikiye ayrılır.Kistler adet dönemlerinde hormon değişikliklerine bağlı olarak meme dokusunun fizyolojik olarak su toplayıp adet sonrasında geri bırakması nedeni ile oluşur. Adet zamanı memedeki gerginlik ve ağrı şikayetlerinin nedeni de bu mekanizmadır.Özellikle sıvı içerikli kesecikler şeklindeki (kistik) kitleler pek çok kadında gözlenebilir. Bunlar kanser yönünden bir risk taşımazlar. Solid kitleler de iyi ve kötü huylu diye ikiye ayrılır.İyi huylu solid kitlelerin sınırları düzenlidir, meme dokusu içinde hareketlidir ve genel olarak zaman içinde büyüme göstermez.. Malignite ile uyumlu kitlelerin sınırları düzensiz olup çevresindeki meme dokusuna invaze olduğu için sabittir. Katı içerikli (solid) kitlelerin ise çoğu (fibroadenom, fibrokistik hastalık gibi) iyi huylu hastalıklara bağlı olabilir. Tüm bu hastalıklarının ayırımının yapılabilmesi (ayırıcı tanı) amacıyla cerrah bu kitlelerin değerlendirilmesinde gerekli görüntü tetkiklerini kullanacak ve bu tetkiklerin ışığında muayene bulgularınında yardımıyla gerekli gördüğü taktirde biyopsi ile tanıya ulaşacaktır. Konuştuğumuz bu görüntüleme tetkikleri ve biyopsi konusunda da kafanıza takılan sorulara yanıtları konunun devamında ulaşabileceksiniz.
3. Meme Kanseri Olabilir Miyim ? Belirtileri Nelerdir ?
Meme kanseri kadınlardaki en sık kanser türüdür. Ayrıca kansere bağlı ölüm oranları tüm dünyada Akciğer kanserinden sonra ikinci sıklıktadır . Gelişmiş ve istatislik bilgileri güvenirliği yüksek Avrupa ve ABD verilerine göre ortalama her 8 kadından birisi meme kanserine yakalanmaktadır. Yine istatistiklere bakıldığında tüm dünyada gelişmiş tanı yöntemlerine paralel olarak meme kanseri sıklığı artmakta olup gelişmiş ülkelerde sağlık politikaları ile bilinçli kadın popülasyonun artmasına paralel erken tanı sıklığının artmasına bağlı ölüm sıklığının artmadığı görülmektedir. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de erken tanının önemini bir kez daha vurgulamalı ve sitemizinde amacını oluşturan biliçli hasta grubunun artması konusunda her geçen gün daha yeni stratejiler planlanmalıdır.

Kadınlarda görülen tüm meme hastalıklarında ortak klinik bulgu ve belirtiler olması ve sadece meme kanserine özel onu diğerlerinden farklı kılan bir bulgu yoktur. Aşağıda sıralayacağımız belirli ve bulguların en az birisi olması durumunda bir genel cerrahi uzmanına başvurulması gerekmektedir.

Memede veya koltukaltında ele gelen kitle (sertlik, şişlik)
Memebaşından akıntı (tek kanaldan kanlı veya şeffaf renkli)
Memebaşında içe doğru çekilme, çökme veya şekil bozukluğu
Memebaşı derisinde değişiklikler (soyulma, kabuklanma)
Meme cildinde yara veya kızarıklık
Meme cildinde ödem, şişlik ve içe doğru çekintiler olması (portakal kabuğu görünümü)
Memede büyüme, şekil bozukluğu veya asimetri ya da renginde değişiklik (kızarıklık vs.)
4.Meme Başında Akıntı Şikayeti Hakkında Bilgi Almak İstiyorum?
Meme başında akıntı ifadesi çok muallakta kalan ve açıklanması gereken bir bulgudur. Akıntının her iki meme veya tek memeden gelmesi , akıntı vasfı , kendiliğinden veya sıkmaklamı geldiği sorularının cevabı önem kazanmaktadır .

Tek memeden her hangibir müdahale olmaksızın kendiliğinden gelen, kanlı ve iltihaplı olan meme akıntılarında en kısa zamanda bir genel cerrahi uzmanına gidilmesi gerekmektedir.

Her iki memeden, spontan(kendiliğinden) olarak, tüm kanallardan sütlü akıntı gelmesi galaktore olarak adlandırılır.Memelerden sütlü akıntı gelmesi gebelik sırasında veya gebelik bittiğinde görülebilir.Bu yaklaşık iki yıl kadar sürebilir ve emzirme bittiğinde kesilir. Gebelik veya emzirme olmaksızın memelerden sütlü akıntı gelmesi fizyolojik , farmakolojik(ilaçlara bağlı) veya endokrinolojik(hormonal) nedenlere bağlı olabilir.

Fizyolojik semptomların en önemli nedeni meme başının el ile uyarılması sonucunda görülenleridir. Meme başının uyarılmasını takiben meme basında süt vasfında akıntı olabileceği akılda tutulmalıdır.

Yine akılda tutulması gereken önemli diğer bir nokta bugün piyasada kullanılan pek çok ilaç grubunun meme başında akıntı yapabilmektedir. Bunlardan en önemlileri ; depresyon tedavisinde kullanılan antidepresanlar, bulantı tedavisinde kullanılan antiemetik ilaçlar , ülser tedavisinde kullanılan ilaçlar ve doğum kontrol ilaçlarıdır.

Bu nedenler arasındaki önemli bir grupta endokrin nedenlerdir. Meme başında galaktore nedenleri arasında , hipofiz bezi adı verilen kafa içerisindeki önemli bir salgı bezini ilgilendiren tümöral nedenlerdir. Hipofiz ön kısımdan salgılan prolaktin hormonunun normal seviyenin üstünde salgılanmasına neden olan bu tümör sonucunda etkileri meme gelişimi ve süt salgısını sağlayan prolaktin hormanının fazla salgılanması ile galaktoreye neden olabilmektedir. Anatomik olarak kafa içerisinde görme sinirinin önemli bir noktasının üzerinde olması nedeniyle bu tümöre bağlı büyüme sonucu bası ile görme bozuklukları kafa içi basıncının artmasına neden olarak başağrısı yapmasıdır.

Tüm bu konuştuklarımızı mantık olarak anlamak ve daha akılda kalabilmesi adına şunları söyleyebiliriz.Kadınlarda süt kanalları içerisinde belirli miktarlarda meme hücrelerinin salgıladığı doku sıvısı mevcuttur. Ancak bu sıvı kanalları takip ederek meme ucundan herzaman çıkmayı başaramaz . Çünkü kanal içini döşeyen, yeni hücre oluşumu ile beraber kanal içerisine dökülen hücreler ile meme ucundaki kanal ağızlarında tıkanıklar olmaktadır. Kanal içinde basıncı artıran veya sıvı miktarını artıran durumlarda meme başında akıntı olasıdır. Bu başın artışında meme dışından uygulanacak fiziksel etki ile yani meme veya başının sıkılması ile bu kanalalar başınç artışına bağlı açılacak ve akıntı gözlenecektir.

Meme kaynaklı olabilecek durumlar ise kanal içine olan salgının artması neden olarak etki gösterirler. Kanal içine sürekli fazla miktarda salgı, meme ucundaki tıkacı açarak meme başı akıntısına neden olur. Kanal içine salgıya neden olan patoloji aynı zamanda kılcal kan damarlarında hasara yol açarsa salgı içine kan karışır.

Özetle ;

Patolojik meme başı akıntısının özellikleri;

Akıntı, meme başından kendiliğinden, zorlanmadan gelmeli,
Süreklilik göstermeli (ısrarcı olmalı)
Laktasyonla (süt emzirme dönemi) ile ilgili olmamalı
Akıntı tek bir mememde, bir kanaldan veya birbirine komşu kanallardan olmalıdır.

Kanlı meme akıntısı nedenleri ve sıklık oranları

%48.1 İntraduktal papillom
%32.9 Fibrokistik değişiklik
%14.3 Kanser
%4.8 Duktal ektazi saptanmıştır

Meme başında pürülan akıntı meme içerisindeki bir enfeksiyon odağı ( meme apsesi) veya ayrıntılı olarak kanser bölümğnde konuşacağımız inflamatuar tip meme kanseri olabilir. Özellikle laktasyon döneminde daha sonrası ayrıntılı konuşacağımız meme abseleri sıklığını artığını unutmamalıyız
5. Meme İltihabı (Mastit) Nedir?
Meme iltihabı ( mastit) memede ağrı , meme cildinde kızarıklık hassasiyet ödem , ısı artışı ile seyreden bu bulguların yansıması sonucunda ateş , üşüme, titreme ile seyreden bir klinik tablodur. Özellikle gebelik sonrasında laktasyon dönemi denilen emzirme süresi içerisinde sıkığının artığını vurgulamak gerekir. Bunun en önemli nedeni meme başında bebeğin emmesine bağlı fiziksel etkileşimle oluşagelen çatlaklardır. Bebeğin burun florası içerisindeki mikroorganizmaların teması sonrası meme dokusu içerisinde oluşmaktadır.

Özellikle laktasyon dönemi içerisindeki bilinçli bayan hastalarımızın erken dönemde bir genel cerrahi uzmanına başvurması gerekmektedir. Bu dönemde tedavi amaçlı kullanılacak antıbiyotiklerin doktorunuz tarafından özenle seçilecek ve emzirmede engel teşkil etmeyecek seçenekler olacağıda unutulmamalıdır. En önemli nedenin meme başındaki çatlaklar olması nedeniyle meme iltihabı riskini azaltma amacıyla bilinçli bir bayanın yapması gerektiği durumları özetlememiz gerekirse;

Meme başında çatlakları önleyici koruyucu ürünlerin kullanımı
Bebek sık sık emzirilmeli
Bebek doyması sonrası memede süt kalıyorsa pompa ile sağılması
Emzirme sonrası memenin emzik niyetine kullanılmasının önlenmesi
Her iki memenin eşit sürede emmeye katılmasının sağlanması
Emme işleminde bebeğin pozisyunun sürekli değiştirilmesi ve sabit memeden sürekli emzirilmemesi

Bilinçli bayan hastalarımızın bu önemleri alması hem oluşabilecek bir meme iltihabı sıklığını azalma konusunda önemli hem de oluşmuş bir hastalığın tedavi sürecinde destek tedavi amaçlı kullanılmalıdır.

Tedavisinin ana basamağını oluşturan antibiyotik tedavisine ek olarak yukarıda saydığımız önerilere ek olarak özellikle meme dokusunda sarkmaları önleyen sabitleyici ve destekleyici südyen kullanılması, ılık duş alınması, ağrı kesici ve antiinflamatuar ilaç kullanımı , ıslak kompresler uygulanması sayılabilir önlemlerdir. Meme ucundan kan veya iltihap gelmediği sürece bebeğin o memeden emmesinde bir sakınca yoktur.

Tüm bu tedavi algoritmasına uyulmaması veya geç kalınması durumunda iki -üç gün içerisinde kontrol altına alınabilecek meme iltihabı cerrahi girişim gerektiren meme absesine dönüşebileceği akılda tutulmalıdır.
6.Mamografi Nasıl Bir Görüntüleme Tetkiki Bilgi Almak İstiyorum.
Düşük doz x ışını kullanılarak meme dokusunun görüntülendiği daha kolay anlatımla memenin röntgen filmidir. Meme kanserinin erken teşhis yönünden etkinliği en yüksek olan görüntüleme tetkikidir. Erken teşhis adına etkinliği ispat edilmiş bilimsel bir gerçektir. Memede, muayene ile saptanamayacak kadar küçük anormalliklerin tespit edilmesi amacı ile çekilir. Mamografinin gerçek değeri budur. Çünkü, bu sayede, hastalık muayene ile tespit edilebilecek safhadan önce saptanır.

Toplumda belli yaş grubu üstündeki bayanların meme kanseri açısından tarama amacıyla kulanılabilen bir görüntüleme tetkidir. Meme kanseri açısından hiçbir risk grubuna girmeyen bayanlarda 40 yaş sonrası yılda bir kez mamografi ile takip edilmesi doğru yaklaşımdır. ( meme ilgili şikayeti olsun olmasın )

Hastanın birinci derece akrabasında meme kanseri tespit edilen yaşın 10 yıl öncesinde mamografik taramaya başlanır. Bu yaş 30 yaşın altında olamaz.

Mamografinin çekilmesinde en uygun dönemin adet kanaması sonrası 7. gündür. Burada adet kanaması ile mamografi görüntüsü arasında bir ilişki olmayıp adet kanamasına bağlı oluşabilecek memede ağrı şikayetlerinin en az olduğu ve işlem sırasında hassasiyete bağlı hastanın ağrı açısından en uygun dönem olmasıdır. Randevu tarihi ayarlanamadığı taktirme işlemden önce ağrı kesici ilaç alınabilir. işlem sırasında memenizin iki plaka arasına sıkıştırılacağı ( bu söylediğimiz dönemde kesinlikle ağrılı bir işlem değildir) bili,çli bir bayanın bilmesi gerektiği bir konudur. İşlem sırasında üst kısım tamamen çıplak olacağından işelm günü uygun kıyafet giyilmesi ayrıca 24 saat içerisinde mamografi görüntüsünü bozabilecek parfül, deodarant gibi kozmetiklerin kullanılmaması konusunda dikkat edilmelidir.
7. Mamografi Kanser Yapar Mı ? Yarar ve Zararları Hakkında Bilgi Verir Misiniz ?
Mamografi çektirilirken düşük dozda radyasyona maruz kalınır. Alınan radyasyon dozu akciğer grafisi gibi direkt grafilerden ve tomografiden daha azdır .

Günümüz teknolojisi ile yaygınlaşan dijital mamografi ile daha az radyayon dozuyla daha yüksek kalitede görüntü sağlanabilinmektedir. Meme kanserlerinin yüzde sekseninin erken dönemde tespitine olanak sağlayan duyarlılığı nedeniyle kar zarar oranı düşünüldüğünde mamografi çok çok düşük riski , sağladığı yararlar karşisinda kabul edilebilir düzeyde düşünülmelidir.

Önemli bir bilgi de şudur ki; mamografi meme dokusunun yoğun olduğu genç hasta popülasyonunda duyarlılığı azalmaktadır. Meme dokusunun yoğun olduğu hasta grubunda meme kanseri riski daha yüksek olup mamografi duyarlılığı azdır.

Tüm bu gerçekler doğrultusunda bugün için en değerli görüntüleme tetkikidir.

 
8.Meme hastalıklarındaki diğer görüntüleme tetkikleri hakkında bilgi alabilir miyim ?
Meme hastalıklarının tanısında mamografinin önemi sonrasında tanıya destek amaçlı kullanılan diğer görüntüleme tetkikleri hakkında bilgi verilmesi gerekir Meme USG ( meme ultrasonografisi) ve meme MR ( Meme emarı ) konusunda da konuşmamız gerekmektedir.

Meme USG ; genel olarak ses dalgalarının kullanıldığı bir görüntüleme tetkikidir. tüm dokularda olduğu gibi meme dokusu üzerine herhangibir yan etkisi bulunmamaktadır. USG meme dokusunda bir tarama tetkiki olarak kullanımayıp mevcut klinik bulguları ve mamografi yapılan hasta grubuna destek amaçlı kullanıldığı gibi , meme dokusunun yoğun olduğu mamografinin duyarlılığının azaldığı genç hasta grubunda ( 40 yaşının altındaki hasta grubundaki en sık kullanılan görüntüleme yöntemidir. ) tanı amacıyla kullanılmaktadır. Meme hastalıklarında lezyonların kistik ( içi sıvı dolu olan ) ve solid ( içi katı) ayrımının yapılmasında ve koltuk altının önem kazandığı olguların değerlendirilmesinde önemlidir. Lezyonların boyutları , şekilleri ve çevre dokularla olan ilişkileri konusunda bilgi sahibi olmamızı sağlayacaktır.

Meme MR ; Meme MR meme yapısı hakkında ayrıtılı bilgi veren bir yöntemdir. Hiç bir yan etkisi yoktur. Meme dokusundaki kitleleri ayırt etmekte oldukça hassas ancakktlenin iyi huylu mu? kötü huylu mu? ayrımı yapmakta yetersizdir. Rutin meme kanseri taraması amacıyla kullanılmaz.

Meme MR' ı tanısal amaçlı bir tarama yöntemi olmayıp aşağıda sayacağım durumlarda başvuran bir görüntüleme tetkikidir. Şüpheli hasta grubunda mem usg ve mamografi yetersizliğinde problemli alanı daha ayrıntılı değerlendirmek amacıyla yapılabilir. Özellikle meme dokusunun yoğun olduğu ve kanserli bölgenin gizlenebileceği genç hasta grubunda, genetik olarak meme kanseri için risk taşıyan BRCA geni taşıyanlar ile birinci derece akrabalarında meme kanseri öyküsü olan yüksek risk gruplu hastalarda erken dönemde diğer görüntüleme tetkiklerinin yetersiz kaldığı durumlarda Kemoterapi tedavisi gören hastalarda tedavinin etkinliğini değerlendirmek amacıyla kullanılabilir.

Meme protezi olan hastaların takibinde Yeni meme kanseri tanısı alan ve memenin kısmen alınması planlanan (meme koruyucu cerrahi yapılacak) hastalarda ilk başta tespit edilmiş olanın yanında ( multifokal ) veya memenin başka bir yerinde ( multisentrik ) hastalık odakları olup olmadığını incelemek için uygundur.
9. Mememde Kist Olduğu Söylendi Korkuyorum!
Meme dokusunda genellikle süt kanallarının genişlemesi ile oluşan meme kistleri içi sıvı dolu keseciklerdir. Meme hastalıkları içerisinde oldukça sık rastlanılan ve ortalama her ondört kadında birinde karşımıza çıkan bu hastalık memede ele gelen kitlerin yaklaşık yüzde yirmi beşini oluşturmaktadır.

En sık 30-50 yaş grubu bayanlarda görülen meme kistlerin beşte biri bir santimetreden büyük olup yarısı ise birden fazla alabilmektedir. Kistler basit ve kompleks kist olarak gruplandırabiliriz. Basit kistler düzgün ince cidarlı, kompleks kistler ise içinde solid (katı) kısımlar içeren, bölmeli, sıvı içeriği yoğun görünümlü, cidarı düzgün olmayan kistlerdir.

USG ve Mamografide tespit edilen ancak ele gelmeyen klinik olarak bulgu vermeyen kistlerin takibine gerek yoktur. Klinik olarak bulgu veren ve ele gelen kistlerin aspire edilmesi önemlidir. Kist boşaltılması ile gelen sıvının kan içermesi durumunda veya boşaltılmasını takiben tekrarlaması durumunda içerik sitolojik olarak incelenmelidir. Takipte tekrarlamaması veya kanlı içeriğin gelmemesi durumda basit kist olarak değerlendirilmelidir.

Kanlı içerik ile kendini gösteren bir meme kistinin kist duvarındaki solid (katı) bölümünden kaynaklı kist içi bir kanser odağı açısından kistin cerrahi olarak çıkartılması ve patolojiye yollanması gerekmektedir. Burada kanser riski solid (katı) bölümün oranı ile ilişkili olarak yüzde 0.3- 23 arasında değişebileceği önemli bir noktadır. Bilinçli hasta grubumuzun akılda tutması önemlidir.
10. Fibroadenom Hakkında Bigi Almak İstiyorum!
Meme fibroadenomları genellikle lastik kıvamında , solid (katı ,içi sıvı olmayan ) , selim ( iyi huylu ) kitlelerdir. Memede sertlik şikayeti ile başvuran kadınlarda en sık rastlanılan lezyonlardır. Bu lezyonları sınırları belirgin olup , elle muayene sırasında oldukça hareketli oldukları gözlenilir. Sıklıkla genç bayanlarda gözlenir ( En çok 20-30 yaş grubu) . %20 vakada sayıları birden fazladır. Memede radyolojik olarak selim olduğunu düşündüğümüz vakaların büyük çoğunu fibroadenomlar oluşturmaktadır.

Lezyonun çağı yaklaşık olarak 1-3 cm arasındadır. Bazı genç olgularda büyük boyutlara ulaşabilmektedir. Fibroadenomlar memenin destek bağ dokusundan köken alan kitlelerdir. Oluşmasında hormonal dengesizlik suçlanmaktadır. Bilinçli hasta grubumuzun hakim olması ve bayanların panik olmaması gerektiği nokta fibroadenom varlığı ileride kişinin meme kanseri oluşma riskini artırmaz yani lezyon ileride kanserleşmez.

Tanıda meme ultrasonografisi en çok kulllanılan görüntüleme tetkikidir . Ultrasonografide görüntüleri çok tipik olduğu için genellikle kolayca tanı konulabilir. Tanıda şüphe götürmeyen 2 cm'den küçük çaplı fibroadenomlar takip edilebilirler . Daha büyük kitlelerde kitlenin çıkartılması ve patolojik olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Kitlenin çıkartılması genellikle bölgesel anestezi ( lokal anestezi ) ile yapılır ve kitlenin görünümü tipik olmasına rağmen kesin doku tanısı amacıyla patolojiye başvurulur. Genç yaş grubunda daha sık gözlenilen lezyon bu yaş grubundaki kitlelerin dörtte üçünü oluştururken elli yaş grubu üzerindeki kitlelerin ancak yüzde onunu oluşturmaktadır. Fibroadenomlar menapoz sonrası kireçlenerek küçülme göstermekte olup lezyon gebelik döneminde büyüme gösterecektir. Gebelikte tespit edilen fibroadenomların çıkartılması planlanması sözkonusu olduğunda cerrahi girişim gebelik sonrasına bırakılacaktır.Fibroadenomlar çıkartılması sonrası aynı meme veya karşı memede bünyesel yatkınlığa bağlı tekrarlama ihtimali olabilen lezyonlardır.

11. Memenin fibrokistik değişiklikleri hakkında bilmem gerekenler nelerdir ?

Tıp litaratüründe yıllarca fibrokistik hastalık olarak adlandırılan ancak günümüzde bir hastalık olarak kabul edilmeyen ve normalin bir formu olarak kadınların yaklasık %40-50'de gözlenilen genetik olarak belirlenen bir özellik olarak kabul edilmektedir.

Memede fibrokistik değişiklikler daha çok doğurganlık çağında rastlanılır. 20-50 yaşarasındaki kadınların neredeyse yarısında görülen bir rahatsızlıktır. Hormon takviyesi alan kadınlar hariç, 50 yaşın üzerinde nadiren görülür.

Her iki memede birden ağrı, hassasiyet ve sertlikler bulunur. Meme başından gri yeşil renkte akıntı görülebilir. Şikayetler adet döneminin ikinci yarısında daha belirgindir.

Meme dokusunda östrojen etkisiyle yoğunlaşma (fibrozis), hücre çoğalması (hiperplazi) ve süt salgı bezlerinde büyüme (adenozis) meydana gelir.Tek başına ( atipik hiperplazi olmadan ) meme kanseri riskinde artışa yol açmaz. Şüpheli durumlarda memeden doku örneği alınarak incelenmesi gerekebilir.
12. Meme Kanseri için Risk Faktörleri Nelerdir?
Genel olarak bir bayanın hayatı boyunca meme kanserine yakalanma oranı % 13 ‘dür. Bu yüksek orak gerçekten korkutucu ve düşündürücüdür. Meme kanseri için en önemli risk faktörü kadın olmaktır. Tüm meme kanserlerinin %99’u kadınlarda görülür. Yaklaşık %1’lik kısmının erkeklerde göründüğünü de bilmemiz gerekmektedir. Bu bilgi ışığında erkeklerde görülen meme kanserinin daha agresif seyrettiğini bir dipnot olarak belirtebiliriz.

Meme kanseri verileri tarandığında yaşla beraber riskin arttığını söylemek gerekmektedir. Yani yaş ilerlemesi ikinci en önemli risk faktörüdür. Meme kanserinin en sık görüldüğü yaş grubu 40-65 yaş aralığıdır.

Tüm meme kanserinin yaklaşık %15 ‘inin otuzlu yaşlarda göründüğünü önemle belirtmek gerekmektedir. Bu yaş grubu hastalarımızın doktor kontrolü açısından da bilinçli olmaları ve kendi muayenelerini ihmal etmemeleri gerektiği belirtmek gerekir.

Bir bayanın genel cerrahi pşolikliniğine meme hastalıkları ile ilgili başvurunda hekimin sorduğu ilk adet yaşınız , menapoza kaç yaşında girdiniz, adet düzensiziliğiniz ….. gibi soruların hepsinin altında s kadınlık hormonu olan östrojene maruziyetin sorgulandığı bilinmelidir. Kadının hayatı boyunca östrojen hormonuna maruziyeti ne kadar uzun sürerse teorik olarak meme kanserine yakalanma riski o kadar artacaktır. Bu bilgiler ışığında aşağıda sayacağımız risk faktörlerinin daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum.

Genetik olarak meme kanseri riskini arttıran BRCA-1 ve BRCA-2 gen mutasyonlarına sahip olmak. Ailede ( birinci derece akrabalarında )meme ve yumurtalık kanseri öyküsü Obezite meme kanseri riskini arttırırı

İlk adetin 12 yaşından önce görülmüş olması Menapoza 55 yaşından sonra girilmesi ( bir kadın ne kadar erken adet görmeye başlar ne kadar geç adetten çıkarsa östrojen hormanuna meme dokusunun maruziyeti ile ilişkili meme kanseri riski artar

Menapoz döneminde hormon takviyesi tedavisi
Alkol kullanımı
Radyasyona maruz kalmış olmak

Bir kadında bu risk faktörlerinden bir ya da birkaçının bulunması o hastada illa ki meme kanseri gelişeceği anlamına gelmez Diğer taraftan bir kadında risk faktörlerinin hiç birinin bulunmaması da o hastanın meme kanseri olmayacağı anlamına gelmez.
13. Memedeki Kitlenin Kesin Tanısı Nasıl Konulur?
Şüpheli bir kitlenin meme kanseri olup olmadığının kesin tanısı memeden biyopsi (doku örneği alınması) ile konulur.

BİYOPSİ ne şekilde alınır?
İğne ile veya lokal anestezi altında açık cerrahi teknikle.

İnce İğne Biyopsisi kolay, kısa ve pratik bir işlemdir. Doku düzeyinde değil serbest hücreler biçiminde örnek alınabilir. Çoğu zaman iyi huylu-kötü huylu şeklinde genel bir sonucu varılması için yeterlidir.

Bazı hastalıkların tanısı, hastalık özelliklerinin ve alt gruplarının tesbiti için sadece hücrelerin değil aynı zamanda hücreler arasındaki organizasyonun (tek tek tuğlaların değil bütün vaziyette duvarın yapısının) da incelemesi gerekebilir.

Bu nedenle kıymık şeklinde bir doku örneği çıkartan kalın iğneler (Core Biyopsi - Tru Cut İğne Biyopsi) geliştirilmiştir. Bu kalın iğnelerle daha tatminkar sonuçlar alınabilir. Fakat bir cm'den küçük kitlelerde tru cut biyopsi uygulanması zordur.
14. Meme Kanserinin Tedavisi Hangi Basamaklardan Oluşur?
Meme kanseri tedavisi multidisipliner ekip işidir. Tedavinin bugün için olmazsa olmaz basamağı cerrahidir. Genellikle cerrahi hastaların tümünde uygulanır.Neoadujuvan Kemoterapi seçeneğinin dışında ilk basamaktır. Bu tedavi basamağında genel cerrahi uzmanı işin merkezindedir. Meme kanseri denildiğinde aslında bir tek hastalık anlaşılmamalıdır. Hastaların yaşları, bedensel ve genetik özellikleri, kanserin evresi, uygulanan cerrahinin tipi, çıkartılan dokunun patolojik özellikleri gibi pek çok faktör her hastanın hastalığını kendine özgü kılar. Dolayısıyla kime hangi tedavinin ne zaman uygulanacağı bireysel olarak değerlendirilir ve belli kriterlere göre belirlenir.

Cerrahi tedavi denilince kimsenin aklına hemen memenin tamamının alınması gelmemelidir. Burada tümörün çapı , lokalizasyonu , meme dokusunun büyüklüğü ile tümör çapının oranı ,alınan biyopsideki reseptör özellikleri gibi pekçok seçenek cerrah ve hasta arasındaki karşılıklı güven duygusu ve bilimsel yaklaşımla karar verilerek bugün için meme koruyucu cerrahi dediğimiz ,memenin tümör dokusu etrafıda yeterli sağlam doku ile ( cerrahi sınırların negatif yani tümör görülmeyecek şekilde ) çıkartıldığı cerrahi seçenekleri planlanabilir. Meme koruyucu cerrahi seçeneğinde hastanın mutlaka cerrahi sonrasında yara yeri iyileşimini takiben radyoterapi (ışın tedavisi ) alacağını bilmesi gerekir. Radyoterapi tedavi seçeneği her hastaya uygulanmaz . Tedavinin merkezinde bir radyasyon onkoloğu bulunacaktır. Radyoterapi tedavisinde cerrahi seçenek ve koltuk altı lenf nodu tutulumu ile ilişkilidir. Hastalığın tedavisinde kemoterapi tedavisi medikal onkologlar tarafından verilir. Hangi hasta kemoterapi alacaktır sorusu; hasta , cerrahi şekli ve tümör özelliklerine göre onkolog tarafından karar verilir. Kemoterapi bazen cerrah ve onkolog tarafından verilen kararla cerrahi öncesinde tedavi basamağı olabilir.

Meme kanseri tedavisinde diğer pekçok kanser türünde bulunmayan bir tedavi başamağı vardır ki ; immunoterapidir. İmmunoterapi meme kanserinde tömür hücrelerinde ER , PR, ve cErb B2 reseptörlerinin varlığına göre belirlenen tedavi seçeneğidir. Çoğu hastanın kulak dolgunluğu olan tamoksifen adı ilaç bu grup tedavi kapsamındadır.
15. Meme Kanserinde Memenin Tamamen Alınması Şart Mıdır? Bu Karar Neye Göre Planlanır?
Meme dokusunun tamamen çıkarılması tıbbi olarak mastektomi olarak adlandırılır. Uzun yıllar önce meme dokusu üzerindeki kas dokusundan üzerinden memenin üzerindeki cilt ile beraber çıkartılmış. Bu ameliyat bugün için terkedilmiş olup radikal mastektomi olarak adlandırılır. Sonra ki yıllarda literatüre modifiye radikal mastektomi ameliyatı olarak bilinen ameliyat şekli tanımlanmıştır. Bu cerrahi şeklinde alttaki göğüs ön duvarındaki kas dokusu meme dokusunun cildi ile kapatılmıştır. Ancak son yıllarda medikal tedavi şeçeneğindeki ilaçların başarının artması , radyoterapi seçeneğinde başarılı sonuçalrın cerrahiye desteğiyle meme koruyucu cerrahi olarak isimlendirilen ameliyat seçenekleri yapılmaya başlanılmıştır. Bu ameliyat seçeneği tüm memem kanserli hasta grubunda tercih olamayacağı gibi karar verilmesinde, tümörün meme dokusundaki lokalizasyonu, büyüklüğü , meme dokusu ve tömür dokusunun oranı, meme kanserinin patolojik tipi , yüzey reseptörlerinin durumu gibi pek çok belirtecin etkili olduğunu bilmek gerekmektedir.
16. Meme Koruyucu Cerrahi Hakkında Bilgi Verir Misiniz?
Memedeki tümörün etrafındaki bir miktar sağlam dokuyla beraber alındığı, meme dokusunun çoğunun korunduğu ameliyat şeklidir. Cerrahi işlem sırasında mutlaka hızlı patoloji incelemesi (frozen) gerekir. Bu işlem çıkartılan doku parçasının sınırlarının salim, hastalıksız, temiz olduğunu teyid etmek için yapılır. Bu ameliyat türünün uygulandığı hastaların tamamına ameliyattan sonra mutlaka ışın tedavisi (radyoterapi) uygulanması şarttır. Amaç memenin kalan kısmında hastalık tekrarını önlemektir.

Meme koruyucu cerrahinin uygulamasının mümkün olmadığı durumlar şunlardır;

Memede birden çok yerde tümör olması
Meme başı altında, merkezi yerleşimli tümör olması
Meme dokusunun küçük, tümör çapını büyük olması
Meme dokusu dışında hastalık yayılımının olması
Hastada deriyi etkileyen sistemik bir hastalık olması
Hastanın radyoterapi alma imkanının kısıtlı olması
Hastanın daha önce radyoterapi almış olması.
17. Nöbetçi (Sentinel) Lenf Nodu Örneklemesi Nedir? Ne Amaçla Yapılır?
Meme kanseri hücreleri lenfatik yayılımla koltuk altı lenf bezlerine , kan yolu ile uzak organlara yayılım yapabilir. hastalığın ilk ve en önemli yayılma istasyonu koltuk altı lenf bezleridir.Koltuk altı lenf nodu tutulumun olup olmaması , hastalığın seyri , cerrahi sonrasında tedavi basamaklarının belirlenmesi açısından son derece önemlidir. Meme kanserinde koltuk altındaki lenf bezlerine belirli sıra ile yayıldığı kabul edilir. Yani 1. İstasyondaki lenf bezleri tutulmadan 2. İstasyondaki lenf bezlerinin tutulmadığı kabul edidlir. Bu nedenle meme dokusunun kısmen ya da tümüyle çıkartılmasıyla beraber genellikle o taraftaki sentinel olarak adlandırılan lenf bezleri işaretleme sonrasında ( metilen mavisi ile boyanarak veya radyonükleit işaretleme ile ) belirlenerek çıkartılarak ameliyat sırasında frozen adı verilen hızlı patoloji çalışılarak bu sentinel lenf nodlarında tümör varlığına bakılır. Burada tutulum yoksa koltuk altında diğer lenf bezlerindede tömür dokusu tutulumunun olmadığı kabul edilerek koltuk altı lenf nodu diseksıyonu denilen geniş olarak lenf bezlerinin tamamen çıkartılmasına gerek kalmaz. Ancak frozen sonucu pozitif olarak raporlanılsa koltuk altından en az on (10) adet lenf nodunun çıkartıldığı lenf nodu diseksiyonu yapılmalıdır. Lenf nodu diseksiyonu sonrası nihayi patoloji sonucunda kaç adet lenf nodunun çıkartıldığı ( en az 10 adet lenf nodunun çıkartılması idealdir. ) ve bunların kaç tanesinde tümör dokusu tutulumun olduğu bundan sonraki tedavi basamaklarının belirlenmesinde önemlidir.

Bu işlem nadir de olsa kol şişmesi gibi bazı olumsuz etkilere yol açabilir. Günümüzde sentinel lenf nodu örneklemsi yapılmasının mantığı lenfödem gibi komplikasyonlara sebep olabilecek gereksiz lenf nodu diseksiyonunun yapılmasının önüne geçmektir.

Çok mantıklı görünen bu yaklaşımın zayıf bir tarafı vardır. Tümör hücrelerinin lenf kanal ağında belli bir sıra takip etmeden atlamalar yaparak da istila yapabileceği gösterilmiştir. O nedenle sentinel lenf bezi örneklemesi yüzde yüz güvenli bir yöntem değildir. Bu nedenle cerrahların bir kısmı tarafından tercih edilmez. Ayrıca koltuk altı muayenesinde ele gelen lenf bezi büyümesi olan hastalara nöbetçi lenf bezi örneklemesi işlemi uygulanmaz. Çünkü bu hastalarda koltuk altı lenf bezi tutulumu ihtimali %50'nin üzerindedir. Bu tür durumlarda yan etki ihtimaline de katlanılarak lenf bezlerinin etraflıca temizlenmesi şarttır.
18. Meme Dokusunun Tamemen Alınmasından Sonra Protez Meme Yapılabilir Mi?
Meme kanseri tedavisinde mastektomi şeçeneğinde eş seanslı olarak veya sonraki zamanlara protez ameliyatı yapılabilir. Kanser cerrahi prensiplerinde taviz verilmeden kozmetik sonuçların planması son derece önemlidir.
19. Memede Koltuk Altı Lenf Nodlarının Önemi?
Lenf sistemi, vücutta hücreler arası alanlarda bazı maddelerin alış verişinden ve artıkların toplanıp uzaklaştırılmasından sorumlu bir dolaşım ağıdır. Bu fonksiyonu lenf kanalları ve lenf bezleri(düğümleri) aracılığıyla yürütür. Memenin lenf dolaşımının çoğu koltuk altındaki lenf bezlerine doğru akar. Ancak koltuk altındaki her lenf bezi şişmesinin mutlaka memeyle ilgili olması gerekmez. Ayrıca her lenf bezi şişliği de her zaman ciddi bir hastalık anlamına gelmez. Bunlardan birçoğu enfeksiyonlara bağlı olabilir. Hatta uzun süre önce geçirilmiş bir hastalığın farkedilmeden kalmış kalıntısı olabilir.

Meme kanseri tanısı almış kadınlarda koltuk altı lenf bezlerinde büyüme saptanması ve hastalığın bu bezlere yayılma oranı önemlidir. Meme kanseri hastalarında muayenede koltuk altında büyümüş olarak ele gelen lenf bezlerinde %50 oranında, ele gelmeyen lenf bezlerde ise %20 civarında hastalık yayılması saptanır. Yayılma varsa hastalık daha ileri evrede kabul edilir ve uzun vadede gidişatın daha olumsuz olması beklenir. Lenf bezine yayılma olmayan hastaların 5 yıldan uzun süre hayatta kalma şansı belirgin ölçüde daha yüksek (%80’in üzerinde) olur. Meme kanseri ameliyatında koltuk altı lenf bezleri çıkartılarak (aksiller lenf nodu diseksiyonu) hem gidişat için durum tespiti yapılmış, hem de meme kanserinin önemli yayılma yollarından biri ortadan kaldırılmış olur. Meme kısmen alınsa da tümüyle alınsa da bu dokuların çıkartılması gerekebilir. Bu işlemin yapıldığı hastalardan az bir kısmında ameliyat sonrası kol şişmesi (lenfödem) şeklinde bir yan etki görülebilir.

Meme kanseri ameliyatı nedeniyle koltuk altı lenf bezleri çıkartılan taraftaki kol, ameliyattan sonra mikroplara ve iltihaplara karşı kısmen savunmasız kalır. Bu nedenle o taraftaki kol yaralanmalardan ve mikrobik bulaşmalardan sakınılmalıdır. O taraftaki kola aşırı ağırlık yüklenmemeli, iğne yapılmamalı ve serum takılmamalıdır.

Hakan Bayri - DoktorTakvimi.com
Biz Sizi Arayalım